18 Ocak 2010 Pazartesi

Yerel ekonomik bağlamlar - 2010 Kültür Başkenti İstanbul

Hangi nesillerle nasıl bir Kültür - Sanat endüstrisi

Sadece 2010 mu?
Ya sonrası?

AB ülkelerindeki benzer kentlerde yaşanan deneyimler, daha planlı bir geleceğe dönük, sürdürülebilir bir kalkınmayı hedefleyip, bunu daha gerçekçi bir toplumsal katılımla tutturabiliyor.

Bu konuda yapılanlardan ders çıkarmak tabi ki olası, o yüzden aktarabileceğim kadarıyla buradan ekonomik anlamda, daha yerel-sosyal bağlamda da http://istanbuluma.blogspot.com/ sitesinden ayrıntılı olarak yıl boyunca gündeme taşıyacağım... Kaynağımda az katılımlı şu son konferans (The Marmara) olacak.

Peki AB ile farkımız genç nüfusumuz da, işsiz/görgüsüz/bilgisiz/felsefesiz bir yığın o belki de...

Onlarla hep bir sıçrama yapabilirmişiz gibi sanılsa da,bu da başka bir illüzyon olarak, kullanılıp köleleştirilmiyor mu insanlarımız?
HALA ikna edemedim tamam, peki haklısınız diyerek şimdilik, bir de şu (olmayana ergi) yöntemini deneyeyim, o zaman.

Gerçekten aydınlık/bilimsel/gerçekçi bir bakış açısıyla değerlendirilebildiğinde ne yazık ki, tam olarak ilgilenilememiş, hatta şu paralı eğitim ticarethanelerinde, görece yetişmiş olduğu sanılan, o ayrıcalıklı rekabet koşullarındaki gençlik sayesinde mi daha dinamik bir ülkedeyiz, sanıyoruz?
- Aslında başı boş bırakılmış, sürüklenen kayıp nesiller üreten kötü bir toplumsal fabrika gibiyiz sadece.
- Bence sürekli kaynayıp duran bir (gezegen/dünya) kazanın da içindeyiz sanki.
Küresel ısınma bunun en büyük hakiki metaforu neredeyse...
http://kulturtabiat.blogspot.com/
- Dünyadaki sermaye (şu ünlü borsacı Soroz) neye yatırımı öngörüyordu, yıllar önce Türkiye'de?
Eğitime tabi.

Peki bu kadar kendimizi övünmekten ve çocuk yapın diye akıl vermekten alamıyoruzda, kim diyebilir ki, Eğitim sistemimizle onları çok iyi, hatta harika yetiştirebiliyoruz diye?
- O sistem neredeyse bu kadar kötü olmasaydı, belki güzel bir sıçrama yapabilirdik gerçekten...
- Ama şimdi geri dönüşü olmayan bir şekilde çöküş içinde yaşıyoruz.

Niye mi?
- 6 milyar dünya 50 yıl sonra 9 olunca açlıktan birbirimizi yiyecek torunlarımız!
- Doğal kaynaklarımızda küresel sermayenin eline geçmiş olacak.
http://kulturtabiat.blogspot.com/

Kabul gören bir genç nüfusumuzla gurur duyabiliyor muyuz, o zaman peki?
- Onlara yönetimde ne kadar yer açabiliyoruz, o zaman?
- Koltuk meraklılarıyla dolu bu ülkede, gerçekler hep kendini yeteri kadar gösteriyor...
- Aman dokunulmasın parlementodakilere...
- Onların ömrü uzayacak zaten bu gidişle, hatta ilelebet başımıza çorap örebilirler hiç bıkıp tükenmek bilmeden, püru pak vicdanlarıyla.

Benden bu dönem bu kadar..

Tepkisel algılanıpta, fazla ağır gelmez umarım.
Zira çaresizlik içinde bırakılmakta doğru olmaz, bu tabloda.
(Ortak Tarihi Sınanmış) Aklın yöntemlerine daha çok ihtiyaç duyulabilirse tabi...

Zira daha da ağırı Kültür - Sanat alanlarından da zaten rahatlıkla izlenebilecektir:
http://filmlerden.blogspot.com/
http://tiyatroda.blogspot.com/
http://cumhurkocalar-dans.blogspot.com/

O yüzden bu sektörlerin seyircisi/çalışanı olmak, futbol holiganlığına düşmekten daha iyidir,
ey güzelim gençlik... Çünkü gelecek nesilleride siz yetiştireceksiniz... Onlar şimdiden sizin geliştirmeye çalıştığımız çağdaş anlayışlarınıza teslimdir. http://masaliz.blogspot.com/


25 Mayıs 2009 Pazartesi

Finansal varlıkların güdümü

Haber

Kaynak: Arkitera

1980'de dünya Gayri Safi Yurt İçi Hasılası (GSYH) toplamı 10 trilyon dolar iken dünyadaki finansal varlıkların toplam değeri 12 trilyon dolar idi.

McKinsney Institute'un araştırmasına göre 2007 sonunda ise dünya GSYH'sı 5.5 kat artarak 55 trilyon dolara yükselmişti. Buna karşılık küreselleşmenin yarattığı rüzgârla finansal varlıkların değeri 16 kattan fazla artarak 196 trilyon doları buldu.

Ulagay, şimdi bu şişen balonun söndüğünü ve gayrimenkul fiyatlarındaki düşüşten kaynaklanan servet kaybının da etkisiyle, krizden bu yana toplam servet kaybının 52 trilyon doları bulduğunu söylüyor.

Yani dışarıdan artık rüzgâr beklemek hayal.

27 Haziran 2008 Cuma

FED politikaları ve Enerji karşılaştırmalı kayıplarımız

Yorum

"FED karma para politikasına geçmeden önce petrol fiyatları (88 $) seviyesindeyken, şimdi 140 $ seviyesindedir. Son 5 ay içerisinde petrol fiyatlarının 52 $ artmasıyla (%60) Türkiye’ye bu
artışın faturası 25 Milyar $ seviyesinde kayıp olarak yazılmıştır ki, çöp bir dünya yaratmamak için benzetmek istemezdim ama, 1000 MW gücünde nükleer santralin yapım maliyeti sadece 1.7-2.5 milyar dolardır. Yani Türkiye’nin 6 aylık petrol faturası ile 10 tane 1000 MW gücünde nükleer santral yapılabiliyordu. "

(10*1000 MW=10.000 MW değerinde kurulu güce denktir. Türkiye’de 2007 yılı verilerine göre işletmede olan HES’lerin kurulu gücü sadece 12.631 MW’tır. DSI ile yapılanların gücü ise 10.215 MW’tır. )

Sonuç olarak; Türkiye son 6 aylık petrol faturasına ödeyeceği para, Türkiye Cumhuriyeti’nde şimdiye kadar kurulan barajların toplamına eşittir!

Bu nasıl bir ekonomik oyundur, şu rakamlar oyunun kurallarını ve bize taşıtılan yükleri biraz anlamak için yeterlidir sanırım.. (Üstelik biz bunlara otomotiv sektöründeki satın alım davranışlarımızla razıyız gibi gözüküyor.)

Çünkü biz hala tüketici olarak, alternatif enerjilere yatırım yerine, petrol ihtiyacımızı arttıran otomotiv sektörüne bağımlılığımızı körükleyen politikalara av olmaya hazır duruyoruz, çünkü (alternatif enerjilere yatırım yerine, yılların bağımlı politikaları) yani şu karayollarının fazlalığı ve alternatifsizliği neredeyse bizi buna zorluyor.

Tabi bu gidişin sonu artık ekonomik kölelik olmuştur, gelecek kuşaklara değil, kendi ömür sürecimizde de, şu borçlanma durumunun daha da beter bir hal alması haliyle kaçınılmaz olmuştur.

Ülkemiz için çok üzgünüm.

Kaynak: Turkish Yatırım

20 Mayıs 2008 Salı

YÖK ve Erken seçim işaretleri, Türk Telekom, ..

Haber

Kaynak: A.A

'YÖK Başkanı'nın açıklaması erken seçim işareti'

Halkın Yükselişi Partisi (HYP) Genel Başkan Vekili Yaşar Okuyan, YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan'ın ÖSS'de kontenjanların yüzde 25 arttırılması ile ilgili açıklamalarının, “Ekim'de ya da Kasım'da bir erken seçimin işareti olduğunu” öne sürdü.

Okuyan, Parti Genel Merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Okuyan, YÖK Başkanı Özcan'ın ÖSS'de yapılması planlanan yeni sistemle ilgili görüşlerini, ilgili birimlerle tartışmadan gündeme getirdiğini savundu. Okuyan, “Aklı karışan milyonlarca üniversite adayı ve onların aileleri... Tam bir rezalet. Gayri ciddilik” diye konuştu.

“ÖSS sisteminde alan ve katsayının kaldırılmasıyla tartışma konusu olan imam hatip okulları ile ilgili bir düzenleme yapılacağı anlaşılıyor” diyen Okuyan, “Daha da önemlisi kontenjanların yüzde 25 arttırılmasının altında da seçim yatırımı geliyor akla. YÖK Başkanı'nın açıklaması Ekim'de ya da Kasım'da erken bir seçimin işaretidir” görüşünü ileri sürdü.

Kontenjanların arttırılmasının 200-300 bin öğrencinin daha üniversiteye girmesi anlamına geldiğini vurgulayan Okuyan, “Bu çok güzel bir gelişme, diye düşünülebilir. Bu tam bir kandırmacadır ve zaten tartışmalı olan eğitimin kalitesini sıfırlamaktır. Tamamen popülist bir yaklaşımdır. Son 5 yıl içinde 16 bin akademisyen açığı gündeme gelmiştir. Bu öğrencilere nerede ve kim tarafından ders verilecek?” diye sordu.

TÜRK TELEKOM'UN HALKA ARZI

Türk Telekom'un halka arzında cevaplandırılması gereken sorular bulunduğunu öne süren Okuyan, “Bu sorular önemli ölçüde kamu vicdanında tartışma yaratan sorulardır” dedi.


Okuyan, Türk Telekom'un halka arz edilen hisselerinin gerçek piyasa koşullarındaki değerini karşılayıp karşılamadığının, daha fazla talep olduğu halde ek satışın gündeme getirilmemesinin açıklanması gerektiğini ifade etti. “Türk Telekom'un satışı bir skandal ve rezalettir” görüşünü savunan Okuyan, “Türk Telekom 3 yıl içinde elde ettiği karın karşılığında satıldı. Şaibeli bir ailenin eline geçti” diye konuştu.

Okuyan, Kanaltürk yönetiminin baskılar sonunda kanalı satmak zorunda kaldığını da ileri sürdü.

Kaynak: A.A


Halkın Yükselişi Partisi (HYP) Genel Başkan Vekili Yaşar Okuyan, YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan'ın ÖSS'de kontenjanların yüzde 25 arttırılması ile ilgili açıklamalarının, “Ekim'de ya da Kasım'da bir erken seçimin işareti olduğunu” öne sürdü.

Okuyan, Parti Genel Merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Okuyan, YÖK Başkanı Özcan'ın ÖSS'de yapılması planlanan yeni sistemle ilgili görüşlerini, ilgili birimlerle tartışmadan gündeme getirdiğini savundu. Okuyan, “Aklı karışan milyonlarca üniversite adayı ve onların aileleri... Tam bir rezalet. Gayri ciddilik” diye konuştu.

“ÖSS sisteminde alan ve katsayının kaldırılmasıyla tartışma konusu olan imam hatip okulları ile ilgili bir düzenleme yapılacağı anlaşılıyor” diyen Okuyan, “Daha da önemlisi kontenjanların yüzde 25 arttırılmasının altında da seçim yatırımı geliyor akla. YÖK Başkanı'nın açıklaması Ekim'de ya da Kasım'da erken bir seçimin işaretidir” görüşünü ileri sürdü.

Kontenjanların arttırılmasının 200-300 bin öğrencinin daha üniversiteye girmesi anlamına geldiğini vurgulayan Okuyan, “Bu çok güzel bir gelişme, diye düşünülebilir. Bu tam bir kandırmacadır ve zaten tartışmalı olan eğitimin kalitesini sıfırlamaktır. Tamamen popülist bir yaklaşımdır. Son 5 yıl içinde 16 bin akademisyen açığı gündeme gelmiştir. Bu öğrencilere nerede ve kim tarafından ders verilecek?” diye sordu.

TÜRK TELEKOM'UN HALKA ARZI

Türk Telekom'un halka arzında cevaplandırılması gereken sorular bulunduğunu öne süren Okuyan, “Bu sorular önemli ölçüde kamu vicdanında tartışma yaratan sorulardır” dedi.


Okuyan, Türk Telekom'un halka arz edilen hisselerinin gerçek piyasa koşullarındaki değerini karşılayıp karşılamadığının, daha fazla talep olduğu halde ek satışın gündeme getirilmemesinin açıklanması gerektiğini ifade etti. “Türk Telekom'un satışı bir skandal ve rezalettir” görüşünü savunan Okuyan, “Türk Telekom 3 yıl içinde elde ettiği karın karşılığında satıldı. Şaibeli bir ailenin eline geçti” diye konuştu.

Okuyan, Kanaltürk yönetiminin baskılar sonunda kanalı satmak zorunda kaldığını da ileri sürdü.

Kadın girişimciliğimiz

Haber

İnsanımızdan ekonomik kazanımlar yaratacak kalkınma örnekleri:
http://www.tebkobitv.com/category.aspx?grp=5&ktg=814

8 Mayıs 2008 Perşembe

SOSYAL GÜVENLİK..

SOSYAL GUVENLIKTE YENI DUZENLEMELER ONGOREN KANUNUN
BAZI MADDELERI BUGUN YURURLUGE GIRERKEN,
BIR KISIM HUKUMLERI 1 TEMMUZ'DA,
DIGER HUKUMLERI ISE 1 EKIM'DE YURURLUGE GIRECEK.

RESMI GAZETE'DE YAYIMLANAN 5754 SAYILI SOSYAL SIGORTALAR VE GENEL SAGLIK SIGORTASI KANUNU ILE BAZI KANUN VE KANUN HUKMUNDE KARARNAMELERDE DEGISIKLIK YAPILMASINA DAIR KANUNA GORE,
SEHIT VE MALUL COCUKLARINA YAPILACAK YARDIMLARLA ILGILI HUKUM 1 EYLUL 2007'DEN GECERLI OLMAK UZERE UYGULANACAK.

YABANCI MEMLEKETLERDE TURK ASILLI VE YABANCI UYRUKLU OGRETMENLERE
SOSYAL YARDIM YAPILMASI HAKKINDAKI KANUN HUKUMLERI ISE
1 OCAK 2008 ITIBARIYLA GECERLI OLACAK.

EMEKLI SANDIGI, DEVLET MEMURLARI, MUHTARLARA YAPILACAK ODEMELER ILE
ISSIZLIK SIGORTASINA ILISKIN DUZENLEMELERIN BIR KISMI DA 1 EKIM 2008'DA YURURLUGE GIRECEK.

5754 SAYILI KANUNUN DIGER HUKUMLERI ISE BUGUN YURURLUGE GIRDI.

BUGUN YURURLUGE GIREN 5754 SAYILI KANUNA GORE,
5510 SAYILI SOSYAL SIGORTALAR VE GENEL SAGLIK SIGORTASI KANUNU'NUN
BANKA SANDIKLARININ DEVRI ILE ILGILI HUKUMLERI 1 OCAK 2008'DEN GECERLI OLMAK UZERE YURURLUGE GIRDI.

5510 SAYILI KANUNUN GENEL SAGLIK SIGORTASI KAPSAMINDAKI ODEMELERI
BELIRLEMEK UZERE KURULACAK KOMISYONLAR, SAGLIK HIZMETLERINDE ODENECEK BEDELLERIN BELIRLENMESI, KISMI AYLIK BAGLAMADAKI PRIM ODEME GUN SAYISI ILE ILGILI KADEMELENDIRME, ILK DEFA ISE BASLAYACAKLAR ICIN EMEKLILIK YASININ KADEMELI OLARAK 65'E YUKSELTILMESI, PRIM GUN SAYISININ 7 BIN 200'E CIKARILMASI, EMEKLI AYLIGI BAGLAMA ORANIN ILK 10 YILLIK CALISMAYI DA KAPSAYACAK SEKILDE HER YIL ICIN YUZDE 2 OLARAK HESAPLANMASI ILE ILGILI OLAN HUKUMLERI ISE 30 NISAN 2008'DEN GECERLI OLACAK.

GENEL SAGLIK SIGORTASI ILE ILGILI DIGER HUKUMLER 1 TEMMUZ 2008'DE, 5510
SAYILI KANUNUN KALAN HUKUMLERI DE 1 EKIM 2008'DE YURURLUGE GIRECEK.

SOSYAL GUVENLIK KURUMUNA DEVREDILECEK SANDIKLARIN KAPSAMINDA
BULUNANLARIN AYLIKLARINA YAPILACAK ARTISLAR, PRIM BORCU OLAN BAG-KUR'LULARIN BORCUNU ODEMESI ILE ILGILI HUKUMLER DE 30 NISAN'DAN
GECERLI OLMAK UZERE YURURLUGE GIRDI.

Reuter

30 Nisan 2008 Çarşamba

Gidişat

Haber

İzmir’den arabayla geçerken telefonla çekilen bu fotografta ve bir sürü mekanda bu tarz pankartlar şaşırtmasın.

Çoğu gazete ve televizyondan bu haberleri duyamıyoruz biliyorsunuz.

29 Nisan 2008 Salı

Rant alanları

Güncel Yazılar

Olup bitenler, ekonomiyi gerçekten canlandırıyor mu?
Yoksa hepimizi uyutup, kaynak transferini hiç kesintisiz sürdürüyor mu?

Bazı yazılar:
Boğaziçi ve 3.köprü
İstanbul

8 Nisan 2008 Salı

Spotta durgunluk

LCD TV almak isteyenler nakit bulabiliyorlarsa, son derece iyi indrimler alabiliyorlarmış.

Tabi, piyasa (esnaf) son yıllarda kan ağlıyor, aşırı ithalat sonucu her türlü yabancı malı en olmadık yerde bulmanız mümkün.

Yerli malı nedir unuttuk artık, yağma mantar gibi her yere yayılmış, en olmadık sokaklarda yeni yeni yabancı dondurma markalara rastlarsanız şaşırmayın.

Bu arada kredi kartlarını kullanmayı bilemeyip, birde çaresizlikte yılana sarılır gibi harcamalarını taksitlendirenlerin vay haline, onlar hepten kaybetmişler.

Şimdi üstüne üstlük bir de kredili mevduatlarla her an başınız dertte. Onlar kredi kartı benzeri faizle her an pusuda beliyorlar, ATM'lerden para çekerken yetersiz (görünmeyen) uyarılar yüzünden yanlışlıkla çok yakalanıyoruz.

Nakit devri yeniden başlayacak olsa, bu ülke için en çok ben sevinirdim. Buna geriye gitmek diyen bile olabilir tabii. Bana göre eğitimsiz bir topluma karşı son derece iyi bir önlem sayılır, tıpkı eğitimsiz insanlarımızın oy kullanırken ülkeye yaşattıkları gibi.

Ülkemizde sadece eğitimsiz değil, sözde eğitimli olduğu halde kararsız halde bulunan yığınlar da çok kolay yönlendiriliyor ve onlarla birlikte herkesin gelecekleri karanlığa hapsoluyor, adeta ömrümüz bizden çalınıyor. IMF'ye gebe ekonomi politikaları gibi pek çok şey kendinden bir haber iktidarlara çok rahat dayatılıyor.

Bu nedenle savaşa da hiç gerek kalmadı artık, her geçen gün zaten otomatikman kaybediyoruz. Bir de biz birbirimizle savaşmaktan hiç geri durmuyorken, tüm bu olup biteni biraz olsun anlamaya ve kendimizce bir duruş sergilememeye direnircesine.

Şu çoktan nefret etmeye başladığım cep telefonu markalarında da yıllardır aynı bolluk ve tüketim çılgınlığı yaşanmıyor mu? Onlara adeta esir olmadık mı? Neredeyse sabit olmak mümkün değil zaten malum biliyoruz, ama bu iletişim saçmalşığında yalnız telefon üreticiler değil, operatörler ve altyapıcılar (şebekeciler, anten sağlayıcılar) bile tepemizde yaydıkları manyetik alanlarla bayram eder hale gelmediler mi?

Ya otomobil ?
O girdi gireli şu ülkeye (özellikle İstanbul'a) ne tarihi doku kaldı, ne temiz hava, ne de kazasız belasız gürültüsüz huzurlu bir çevre.

Şimdi yerel yönetimler iyice kendilerinden geçip, kentsel dönüşüm rantının peşinde sanki bile bile ortalığı karıştırmaya çalışıyorlar. Sözüm ona katma değer yaratıyorlar, satarak, yıkarak.

Çok yakında her yerde yabancı markalara kucak açan sokaklar (Akaretler) görürsek, acayipleşen bu çevre içinde kendimizi de kaybeder hale geleceğiz.

Belki de hala kimimizin bu çevredeki değişimler biraz daha hoşuna gitmeye devam edeceğinden, gelecek yıllarda yine benzer işleri yapmaları için oyların çoğunluğunu (nasıl bir ticaretse) ondan anladığını sanan bu yöneticilerin kapmalarına göz yumarak, kentten ve öz kültürümüzden iyice yoksun kalmaya daha da layik halde olacağız..

6 Mart 2008 Perşembe

Türk Kadınlarına

Tarihimizde her zaman alnı açık, başı dik, aydın görüşlü, çalışkan, vefakar Cumhuriyet Çocuğu olarak yetişmiş kadın vatandaşlarımız, bu ülke sizinle vardır, sizinle gururludur, sizinle aydınlığa doğru yol almaktadır.

En büyük güvencemiz ve mutluluğumuz sizsiniz.

Kadınlar Gününüz kutlu olsun.